SABRO

Altan Sancar'ın Süryanileri ve Sayfo Soykırımını konu alan belgeseli yola çıktı

Saklı Haç Belgeseli'nin yapımcısı olan Altan Sancar'a Süryanilerin kültürlerini, bu topraklardaki varlıklarını, Sayfo katliamına dair yaşanan travmaları, maruz kaldıkları göçün ardından geleceğe tutunma mücadelelerini, Süryanilere yönelik gerçekleştirilen politikaları ve kabuk bağlamış bir yara ile nasıl yüzleşileceğini konu alan belgeseli için mikrofon uzattık. Belgeselin yurt içi çekimlerine başladığını ve ilk gösterimini 15 Haziran’da yapmak istediğini söyleyen Sancar, izleyicilere “Bir yüzleşme görmeye hazır olmalı herkes” mesajını veriyor.

Söyleşi: Marta Sömek

  •  Süryanileri ve 1915 Sayfo Soykırımı'nı kapsayan projenizden bahsedebilir misiniz, izleyicileri neler bekliyor?

 Aslında bu benim ilk belgesel çalışmam değil, bundan önce Müslümanlaştırılmış Ermeniler ile ilgili bir belgesel çekmiştik. Bir önceki belgeselde ekip olarak beraber çalıştığımız yönetmenimiz Serhat Temel'in, yine bu belgeselde beraber çalışmak için hazırlık yaptığımız Şiyar Dicle'nin ve ekibimizin esas hedefi bu ülkedeki kimliklerin meselelerini anlatmak. Çünkü bu ülkede esas mesele kimliklere yapılan baskıyla, kimliklere yönelik yok etme, asimilasyon ve inkar ile başladı. Bugün eğer biz Türkiye'de birçok sorunla uğraşıyorsak, sadece Türkiye'de değil bütün bu coğrafyada, Mezopotamya'da, Orta Doğu'da sorunlarla karşı karşıyaysak bunun esas sebebi aslında o kimliklere uygulanan politikalar, inkar ve asimilasyondur. Bu nedenle biz ilk önce Ermenilere yönelik bir soykırımdan kalan sadece küçücük bir yerden Müslümanlaştırılmış Ermenilerin hikayelerini anlatmıştık.

Ben de Müslümanlaştırılmış bir Ermeniyim ve Ermeni Soykırımının 100'üncü yıl anmasına katılırken çok kıymetli bir ev arkadaşım vardı Yeğşu Bektaş, o bana şunu söylemişti: “Evet bugün Ermeni Soykırımının 100'üncü yıl dönümü ama hiç kimse Sayfo'yu hatırlamıyor” demişti ve bu sözler benim içimde çok büyük bir yara oluşturmuştu. Belki o zaman ses çıkarmış olsaydık, belki Ermenilere yönelik bir soykırım bile olmayacaktı. Evet biz Ermenilere yönelik soykırımı biliyoruz ama Süryanilere yönelik bir soykırım politikasının nasıl geliştirildiğini bilmiyoruz. Çok daha önemlisi şu var; Süryanilerin bu ülkeden ya da bu topraklardan, sadece Türkiye'den değil bir bütün bu coğrafyadan nasıl göç ettirildiklerini bilmiyoruz. Rakamlara baktığımızda bile Diaspora'da kendi ana vatanlarında yaşayanlardan çok yüksek sayıda Süryaninin yaşadığını görüyoruz. Bu nedenle bir de bu topraklarda yaşayanlara, Süryanilerin sadece bildikleri gibi şarap yapan ya da küçücük bir dini cemaat olmadığını, bir halk olduğunu ve kadim bir halk olduğunu anlatmak gerekiyor.

İzleyiciler hem Süryani halkının tarihi görecekler, Süryaniler kimdir sorularına cevap bulacaklar ve en önemlisi Süryani kültürünün, Süryanilerin varlığının bu topraklardaki geçmişten bugüne gelen izlerin aslında hayatlarında nasıl yer bulduklarını, hiç farkında olmasalar da Süryanilerin onların hayatlarına, kültürlerine, yaşam biçimlerine geçmişten bugüne nasıl etkiler bıraktıklarını görecekler. En önemlisi de Sayfo katliamında gerçekten neler oldu, Süryanilere yönelik nasıl bir politika gerçekleştirildiğini öğrenecekler. Çünkü aslında soykırım öyle bir şeydir ki, fiziki soykırım biter ama kültürel soykırım öyle kolay kolay bitmeyen bir şey, bugün Süryanilerin mal varlıklarına, mülklerine,vakıfların mallarına yönelik bu politikalar da aslında soykırımın fiziksel olarak bittiğini ama kültürel olarak bitmediğini ortaya koyuyor. Bu yara kabuk bağlamayacak da unutulmayacak da, çünkü bu yara hala kaşınıyor, tırnaklar üzerinde geziyor o yara hala.

Evet Süryaniler bugün nerdeyse yok edilme düzeyine getirildiler, kendi ana vatanlarından uzakta yaşamak zorunda bırakıldılar ama bugün hala Süryanilere “biz sizi öldürdük, biz sizi yok ettik, bir avuç kaldınız ama eğer biraz mallarınız varsa bunları da hiç istemeyin, çünkü bunları da biz size vermeyeceğiz” noktasına ggetirmiş durumdalar. Esas mesele bu, izleyici perdeye baktığında Süryanilerin kim olduğunu öğrenecek ama Süryanilerin başına ne getirildi ve hala bugün ne getirilmek isteniyor, bunu görecekler. Çünkü biz o yaranın kabuk bağlaması için ne yapılması gerektiğini de anlatmak istiyoruz, yara kabuk bağlayabilir ama o yaranın kabuk bağlaması için önce bir yüzleşme gerekiyor. Bazen hep özür beklendiği söylenir, evet özür dilemek önemli bir şeydir ama kuru kuruya bir özür hiçbir şeyi yerine getirmez, asıl mesele yüzleşme ve bunun getirdiklerini kabullenmedir.

Ahmet Türk Ermeni Soykırımı için Ermenilerden özür diledi, bu çok önemli bir adım. Kuru bir özür Türkiye'de soykırıma uğramış Hıristiyan halklar için aslında çok mühim bir şey...

Tabii ki bu özür normal anlamda çok küçümsenecek bir şey değil. Bir gerçekliği kabul etmek gerekiyor, Kürtlerin Ermeni Soykırımında nasıl rol aldığını çok iyi biliyoruz, o yüzden bir Kürt siyasetçi olarak Ahmet Türk'ün özür dilemesi çok önemli bir şeydir. Ama yaranın tek yeri burası değildir, bugün Süryanilerin de Ermenilerin de topraklarının, mallarının içinde başkaları yaşıyor ve onlara ait değiller. Aslında Süryanilere ait ama içinde başkaları yaşıyor ve bir Süryani ordaki hakkını iddia etmeye kalkıştığında ya da bir Ermeni gidip hakkını iddia etmeye kalkıştığında, başına gelebilecekleri hepimiz az buçuk tahmin ediyoruz. Batman'da kendi arazilerini geri almak isteyen Ezidilerin başına neler geldiğini, nasıl linç edildiklerini gördük, esas mesele de bu aslında. Ankara'da Saklı Haç belgeselimizin bir gösteriminde Süryani bir arkadaşımız geldiğinde çok güzel bir soru sormuştu: “Özür dilemek yeter mi, ya da bu sorun nasıl çözülür?” demişti, ben hep şuna inanıyorum, 'bir gün bu sorun çözülür mü' sorusunun cevabı aslında benim için çok zor çözülür çünkü esas mesele paylaşılan mallar, esas mesele o toprakların üzerinde yeniden başkalarının hayat kurması, şimdi o toprakların üzerinde bir başkaları hayat kurmuş durumda ve biliyorlar ki o kurulan hayat koca bir yalan üzerine, koca bir baskının ve halkların kanları üzerine kurulu. İşte bundan dolayı belki de özür sadece başlı başına yetmiyor, bir özrün karşılığı, pratiği olmalıdır.

Aslında ikinci bir cinayetle karşılık veriliyor....

Kesinlikle öyle, ikinci bir cinayetle karşılık veriliyor, tam da bu nedenle biz o özrün başlı başına yetmeyeceğini, esas meselenin özrün pratikte hayata geçmesi gerektiğini söylemek istiyoruz. Süryanilerle ilgili hazırladığımız bu alışma da esas olarak buraya odaklanacak, evet Süryaniler kimdir, bu topraklarda hala çok az da olsa yaşama tutunmaya çalışıyorlar ama ne olduğunu iyi bilmemiz lazım ki üzerinde yaşadığımız ve bugün nefes aldığımız bu toprakların altında nelerin yattığını görebilirsek daha dürüst ve gerçekçi bir hayat kurabiliriz.

  • Sizi Süryanileri konu edinmeye ve projeyi hayata geçirmeye iten faktörler nedir?

Aslında ilk tetikleyen şey Arkadaşım Yeşuğ Bektaş'ın söylediği “bu topraklarda Süryaniler de katledildi ama çok az insan biliyor bunu” sözüydü.

Bu bir yüzleşme miydi sizin için?

Evet tam anlamıyla bir yüzleşmeydi benim için. Süryanilere yönelik bir baskının olduğunu biliyordum ama bu denli bir katliamın olduğunu o zaman öğrendim. Ben Müslümanlaştırılmış bir Ermeni olarak sadece bu topraklarda Ermenilere yönelik bir katliam olduğunu düşünüyordum ama Süryanilere çok daha öncesinde büyük bir katliamın uygulandığını gördüm. Ve şu gerçekliği kabul etmek gerekir ki Süryaniler bu topraklardaki en kadim halklardan biridir. Belki bugün burada binlerce yıldır yaşadığını söyleyen başka halklar yine başka topraklardan göçüp gelmiştir ama Süryaniler bu topraklardaki en kadim halklardan biridir. Bu yüzden bir diğer faktör de bu kadim halkın yaşadığı Sayfo Soykırımı ile yüzleşilmesini istememdir.

  • Bu belgesel ile yansıtmaya çalıştığınız tabloyu anlatabilir misiniz?

Klasik bir cevap olacak, ancak cevabı verirken böyle başlamak doğru olacak gibi. Katıldığı bir sergide Alman bir general Picasso’ya yaklaşır ve sorar:

''Bu tabloyu siz mi yaptınız'' 

Picasso’da;

''Hayır, siz yaptınız'' der.

Bizim durumumuz da böyle aslında. İttihatçı zihniyet bir uluslaşma sürecine girişti ve bu süreçte önce ‘Müslüman olmayanları’ hedefine koydu. Burada hedef tamamen Türkleşmiş ve Müslümanlaşmış bir ülke yaratmaktı. Bunun için Süryaniler, Ermeniler, Rumlar ve daha niceleri hedefe konuldu. İşte bizler burada bu süreçte Süryanilere neler yapıldı, yüzbinlerce Süryani nasıl öldürüldü, neden hedef oldu gibi sorulara cevap arayacağız. Ancak arayışımız bununla bitmeyecek, Sayfo ile birlikte ortaya çıkan tabloda Süryanilerin payına nasıl bir hayat düştü, ana vatanlarında nasıl ‘azınlık’ oldular bunları anlatacağız. Beyaz perdeye bakanlar, Süryaniler kimlerdir sorusuna cevap bulurken, aynı zamanda Süryanilerin acısını, yasını, ana vatanlarından çok uzakta yaşamak zorunda kalan bir halkın inatla ve inançla geleceğe tutunma mücadelesini de görecek. Beyaz perdeye bakanlar, üzerinde yaşadıkları toprakların altında yatanların neden yattıklarına cevaplar bulacaklar. Bir yüzleşme görmeye hazır olmalı herkes.

  • Belgeselde, 1915 Sayfo Soykırımı'na dair nasıl bir perspektif mevcut?

Bizim perspektifimiz önceki soruda da anlattığımız gibi bir ulus yaratma projesi çerçevesinde yok edilmeye yemin edilmiş bir halkın neden hedefe koyulduğunu en açık biçimde ortaya koymak. Biz bir hikaye anlatmayacağız, tarihi gerçeklikleri getirip halklara sunacağız. Süryanileri tanımadan bu toprakları tanıyamayız, Sayfo Katliamı’nı anlamadan  bugün içinde yaşadığımız çatışmalı süreci ve baskı ortamını anlayamayız. Bu 1915 ve sonrasında yaşanan tüm katliamlar için böyledir. Esas hedefimiz anlamak ve anlatmak.

  • Proje şu an nasıl bir süreçte?

Belgesel için çekim sürecine başladık. Ekipman tedariği ve birlikte çalışacağımız arkadaşlarımız ile görüşmeler yaptık. Yola çıktık. Çekimleri yaparken Süryani tarihine hakim bazı değerli isimler de bizlere danışmanlık yapacak ve yol gösterecekler. Burada bir halkın tarihini ve acılarını anlatırken yanlışa düşmek istemeyiz. Yurt içi çekim ayağına başladık. Bir de yurt dışı, Diaspora çekim süreci olacak. Takvim fazlasıyla sıkışık, çünkü hedefimiz 15 Haziran’da ilk gösterimi yapmak. Tabii ki gösterim için bir yer bulabilirsek...

  • Projeniz için bir destek kampanyası oluşturuldu, bu kampanyadan bahsedebilir misiniz?

Evet, bir destek kampanyasına giriştik, şu an itibari ile üzülerek belirtmek gerekir ki pek destekçimiz de yok. Ama anlıyorum, Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz ortamı var ve tabi buna ek olarak zorlu bir siyasi atmosfer var. Ancak bizler yola çıkmaya karar verdik ve inanıyoruz ki kampanya hedefine ulaşmasa bile ekipte yer alanların maaşlarını ödeyecek desteği bulacağız. Zaten tek amacımız insanların harcadığı emeğin karşılığını verebilmek.

Projeye destek olmak için : https://fongogo.com/Project/suryaniler-mezopotamyanin-kadim-sahipleri
TOP