SABRO

Kürtlere Biçilen Tehlikeli Rol

Ortadoğu’daki egemen güçler, uluslararası güçlerle birlikte çıkarları gereği Kürtlere yeni bir rol biçtikleri görülmektedir. Bu yeni görünen siyaset geçmişin devamı olmakla birlikte, günümüzün şartlarına göre biçimlendirilmiş ve yeni bir yaklaşımı ifade ediyormuş gibi yutturulmaktadır.

Kürtler bu oyunun farkında olmadan hareket etmeleri halinde başlarına büyük bir felaket getirilecektir. Çünkü Ortadoğu’da devletsiz kalan diğer bütün halklar yok olmanın eşiğine getirilerek etkisizleştirilmişlerdir. Kürtlerin bazı siyasi parti yöneticileri bu oyunda çıkarlarını gördükleri için, tereddütsüz bir şekilde kendilerine biçilen rolü oynamaktan kaçınmamaktadırlar.

İran, Türkiye, Irak ve Suriye devletlerinin kuruluş zihniyetinde Kürtlere yer olmadığı halde, bazı Kürtlerin bu tür oynanan oyunlara nasıl alet olduklarını bütün dünya hayretle izlemektedir. Kürtlerin yeni rolü Rusya ve ABD’nin bölge devletleriyle çıkarlarına göre şekilleniyor.

Bir gün bağımsız bir devletin kuruluş hakkı tanınıyor, başka bir gün federasyon veya otonomi, bir başka günde de Kürtler yok sayılıyor. Kürtlerin realitesi bir varmış bir yokmuş masalına dönüşmüş. Ancak, işin özüne bakıldığında İran, YNK başta olmak üzere bazı Kürtler üzerinde kurduğu vesayet sayesinde, kendine bağlı olanları istediği gibi yönlendiriyor. Türkiye de KDP içerisinden bazı yöneticileri ekonomik ve siyasi alanda kendine bağladığı için Kürtler arası birliği ve iç çatışmanın zeminini sürekli gündemde tutuyor.

Irak ve Suriye Arap rejimleri de BAAS’çı zihniyetle, Kürtleri yabancı yerli olmayan hatta kimlik sahibi sayılmaması gereken iradesiz bir topluluk olarak görüyorlar. Ancak; ABD, Rusya dahi bölgenin egemen devletleri Kürtleri çatışmalarda kullanacak bir potansiyel olarak değerlendiriyorlar. Dolayısıyla, yeri geldiğinde İŞİD vahşet örgütüne, yeri geldiğinde bölge devletleri içerisindeki muhalefetin cephesini güçlendirecek bir kaynak olarak veya güçlendiklerinde birbirlerine karşı savaştırmak için kullanmaktadırlar.

Bütün bunların içinde en vahim durum egemen güçlerin Kürtleri 1915 yılında Hıristiyan halkların Soykırımına ortak etmeleridir. Büyük oranda Kürtlerin eliyle yok edilen Hıristiyan halklar bölgenin ırkçı, tekçi devletleri için tehlike olmaktan çıktıklarından dolayı, artık sıra Kürtlere gelmiştir. Ancak Kürtlerin çoğunluğu bu oyunu halen görmemekte ve yeni suçlara bulaşmamak için bir tutum sergilememektedir.

Kürtler ister birbirlerine, ister başkasına karşı sürekli kullanılacak bir alet olarak elde tutulması, bölgenin demokratikleşmesi önünde de engel olmaya devam ediyor. Bunun yanında egemen güçler kirli siyasetlerini Kürtlerin eliyle yürütüp, suçlarını onlara mal ediyorlar. Bu nedenle; Kürt halkının özgürlük mücadelesi birçok defa tasfiye edilmiş, işbirlikçilik yüzünden Kürtler haklarını elde edememişlerdir. Var olan bu tasfiyeci ve gerici anlayış, işbirlikçiliğe dayalı hastalıklı siyaseti beslemeye devam etmektedir. Bu zihniyet değişmeden ve demokratik özgürlükçü bir kültürle güçlendirilmeden, Kürtlerin birbirlerini ve başkalarını vurmalarını durdurmak imkânsızdır.

Kürtlerin rolü dönemlere göre değişse de ancak statüleri fazla değişmemiştir. Egemenlerin Kürtleri kullanma siyasetini engellemek ve planlarını boşa çıkarmak için, Kürtlerin örgütlü iradeleriyle kaderlerini belirlemelerine bağlıdır. Kürtler tarihten dersler çıkarmalıdırlar. Onları kirleten, suçlara bulaştıran egemen güçlerin siyasetini teşhir etmelidirler. 1915 Soykırımına nasıl bulaştıklarını ne menfaatler elde ettiklerini itiraf etmelidirler. Kendi köy ve şehirlerinde kaç Süryani, Ermeni’nin ataları tarafından öldürüldüğünü, mallarının nasıl paylaşıldığını anlatmalıdırlar. Hakikatleri kabul ederek gerçekleri gerekirse mahkemeler önünde ifade ederek, gerçek bir yüzleşmeyle Türkiye hükümetinin de gerçekleri kabul etmesini sağlayabilirler.  

Kürtler rollerini kabul etmeden, devletin inkârcı siyasetini de geriletemezler. Çünkü bu inkârcı ve imhacı silah, artık Kürtlere de dönmüştür. Soykırımcı planların pençesinden kurtulmak Süryani, Ermeni halkların inançlarına mensup insanların güvenini yeniden kazanmak için, yepyeni bir sayfayı açmanın zamanı gelmiştir. Özür dilemek, birkaç güzel söz söylemek, basit bir şekilde özeleştiri vermek sorunu çözmüyor.

Her Kürt 1915’te toplanan gözaltına alınan Süryani, Ermeni ileri gelenlerinin durumunu cezaevlerine konulan ve 90’lı yıllarda faali meçhul cinayetlerle yok edilen Kürtlerin Siyasetçi, aydın, iş insanların günümüzde yaşadıklarıyla karşılaştırsın. Nelerle karşılaşacaklarını ve nasıl bir tutum sergilemeleri gerektiği ortaya çıkacaktır. Her Kürt kendi yerleşim biriminde yaşanan zulmü, katliamı ve bundaki rolünü, onu bu suça bulaştıranları bütün dünyada anlatmalıdırlar. Ki, devletlerin kanlı ve kirli siyasetleri mahkûm edilsin.

İnsanlığın en büyük ve en zor görevi bireyler ve halklar arasında güveni sağlamak için mücadele vermektir. Kürtler bu mücadeleyi hiçbir egemen güçten adım atmasını beklemeden harekete geçerek, Ortadoğu’da halklar arası barışa öncülük etmelidirler.

TOP