SABRO

İsa Mesih’in Konuştuğu Dili Yaşatalım

Her halk, toplum ve insan kendi kimliğiyle tanınır. Bu kimliklerin başında gelen de ana dildir. Ana dil insanın ruhsal şekillenmesinde bilgi birikiminde ve etrafını tanıyıp tanımlamada belirleyici bir rol oynar.

Dilin her insan ve halk için, çok önemli olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Bu nedenle, ulusal ve uluslararası kültür, eğitim, sanat kurum ve kuruluşlar dilin yaşamasına, gelişmesine büyük önem verirler. Dil bütün dünya insanlığını ilgilendirdiği için dillerin nasıl yaşatılacağı arayışı da ciddi kurumların oluşmasına ve büyük bir servetin harcanmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Dünya kültür mirasını koruma örgütü UNESCO 17 Kasım 1999 tarihinde aldığı bir kararla 21 Şubat’ı dünya Ana dili günü olarak kabul etti. Diller konusunda yapılan birçok araştırmayı bir araya getiren ve özel uzman guruplarıyla dünyadaki dilleri tespit etmeye çalışan UNESCO’nun verilerine göre de, yeryüzünde 6000 üzerinde dil yaşamaktadır. Bu dillerden 3000 tanesinden fazlası yok olma tehlikesi altındadırlar.

Dünyada en çok konuşulan dillerin başında Çince, İngilizce, İspanyolca, Arapça, Fransızca gibi diller gelirken, dünyanın en eski dillerinden ve zamanında etkisi günümüzün İngilizcesi kadar olan Süryanice (Sami dil gurubuna bağlı olan Aramice-Akadça’nın devamı) bugün en son sıralarda yer almakta ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.

Süryanice MÖ 6. ile MS 8. yüzyılları arasında Ortadoğu’da Arapça, Yunanca, Farsça ve İtalyancadan daha güçlü bir konumda bulunan ve ekonomik pazar ile siyasal arenada daha etkili olan bir işleve sahipti. O dönemlerde Almanca kabilelerin konuştuğu farklı lehçelerden oluşup, parçalı bir konumdayken, İngilizcenin hâkimiyeti ise sadece Büyük Britanya ile sınırlıydı.

Zaman içerisinde sahip oldukları siyasal güçle bu diller ve Arapça, Farsça, İtalyanca gibi daha birçok dil gelişip yayıldı. Bu da, dillerin gelişip güçlenmelerinin siyasi iradeye ve devletin kurumsallaşmasına bağlı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla siyasal, askeri ve ekonomik gücü elinde bulunduranlar dillerini hatta dinlerini geliştirdiğini ve baskı altına aldıkları toplumlara dayattığını göstermektedir.

Süryanilerin tarihsel gerçekliğine bakıldığında, dillerinin gelişimi ve nasıl zayıfladığı açık bir şekilde görülecektir. Siyasi otoritesini ve örgütlenmesini kaybeden Süryaniler (Babil, Asur, Keldani ve Aramiler) adım adım coğrafya üzerindeki etkilerini, kültürel değerlerini ve dillerini de kaybetmişlerdir. Bir zamanlar Süryanice Batı ile Doğu arasındaki ilişkilerin sağlanmasında, felsefi, tıbbi ve toplumsal eserlerin tercümesinde köprü bir rolü oynarken, günümüzde yok tehlikesini yaşaması ancak Süryanilerin ulusal, toplumsal ve siyasi alanda zayıflamasına ve dağılmasına bağlayabiliriz.

Süryanicenin dayandığı binlerce yıllık bir tarihi ve güçlü medeniyet kaynakları vardır. Ancak, Süryani halkı siyasi bir iktidara sahip olmadığı için kendi dilini yaşatma ve geliştirme gücünü de ortaya koyamamıştır. Tam tersine egemenler Süryaniceyi dini kurumlara hapsederek hayatın her alanından dışlayıp yasaklamışlardır. Süryanice eğitim kurumları ortadan kaldırılmış, her gelen egemen güç kendi eğitim kurumlarını oluşturup Süryanileri başka dillerde okuyup yazmaya zorlamışlardır.

Süryanice dilinin toplumsal yaşamda, üretimde, öğrenimde ve devlet kurumlarında işlevi yok edildikçe, Süryanilerin kendi Ana dillerine ilgi ve sevgileri de azalmıştır. Bir dilin yok olması özünde bir halkın yok olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, Süryanicenin farklı güçler tarafından eritilmesi, aynı zamanda Süryani halkının kendi kimliğini ve Mesih’in konuştuğu dilin kaybolmasını da ifade etmektedir.

Süryaniler bütün baskılara rağmen var olup kimliklerini yaşatmak için, Ana dillerine sahip çıkmalıdırlar. Dilin bütün sözcükleri; binlerce yıllık tarihe dayalı bir yaşamı, tabiatı, gelenek göreneklerini, insan ilişkilerini, emeğin ve düşüncenin ürünlerini hayal gücünü ve özlemlerini ifade ederler. Dil bir halkın kolektif hayatıdır. Anlaşma, dayanışma ve kendi kimliğiyle varlığını farklı bir şekilde sürdürme ruhudur. Dolayısıyla Süryaniler dilini severek yaşamayı prensip haline getirdiklerinde, egemenlerin imha ve asimilasyon politikalarını da boşa çıkarabilirler. Günümüzde Süryanice hasta bir dil konumunda olduğu için tedaviye ve bakıma büyük bir ihtiyacı vardır.

Süryanicenin şu anda bulunduğu durumdan kurtarılabilmesi için Süryanilerin her şeyi yapmaya hazır olmaları gerekmektedir. Eğer Süryaniler dilleri, kimlikleri ve kültürleri için her şeyi yapmaya hazır değillerse, bilinmelidir ki, acı da olsa insanlık için tarihi, büyük ve değerli bir miras olan Süryanice eriyip birçok dil gibi tarihe karışacaktır. Bu nedenle, ulusal toplumsal mücadelenin ve siyasal iradenin önemi günümüzde daha da hayatidir.

Kütüphaneler dolusu eserlerin Süryanice’den dünya medeniyetine armağan edilmesi ve bilimlere hizmet etmesi Bethnahrin (Mezopotamya)’de büyük medeniyetleri kuran emeğin gücüyle olmuştur. Süryaniler tekrar emek ve güçlerini Mezopotamya’da dillerini, kimliklerini ve Ana vatanlarını yaşatmak için harekete geçirmelidirler.

TOP