SABRO

Süryanilere vurulan prangalar

Bir yaz mevsiminde Türkiye toplumu yangınlarla, sel felaketleriyle ve anti demokratik uygulamalarla ağır bir travma yaşamaktadır. Günümüzde Türkiye halklarının yaşadıkları sorunları ve trajik olayları Süryaniler 150 yıl önceyaşamaya başladılar.

Egemen güçler Mezopotamya ve Ortadoğuda ilk önce Hristiyan halkların dolayısıyla Süryanilerin gelişmelerini nasıl durduracaklarına dair eylem planlarını devreye soktular. Hakkâri’den Sivasa kadar 60 yıl içerisinde gerçekleştirilen katliamlarla kolları, kanatları kırılarak yaralı bir kuş misali etkisiz ve hareketsiz kötü bir konuma düşürüldüler.

1915 soykırımıyla bütün dinamiklerini, tarihsel, kültürel değerlerini toplumsal bünyelerini parçaladılar. Böylece Süryanilerin elleri ve ayaklarından önce beyinlerine cehalet, bölünme, korku ve kaçış prangası vuruldu. Demografik değişim, vatansızlaşma, güvensizlik ve örgütsüzlük böyle başladı ve böylece kalıcılaştırıldı. Bölücülük prangası toplumsal gövdeden kopartılan her cemaate vurulurken,cemaatler farklı isimler adı altında birbirine yabancılaştılar.

Halklar dünyanın birçok bölgesinde ulusal birlik temelinde kurumsallaşırken, Süryaniler küçük guruplar haline bölünerek cemaatleştiler. Dolayısıyla kendilerini hayatın hiçbir alanında koruyabilecek bir iradeyi ortaya koymadıkları için asimilasyona, yabancılaşmaya hep maruz kaldılar. Asimilasyon prangası bir halkın ölüm ve imha fermanıdır. Çünkü asimilasyoncu politikalar uzun bir zamanı kapsayan planlarla yürütüldüğü için, insanlar bu tehlikenin farkına geç varırlar. Ayrıca bu konuda gecikmiş bir uyanışın başlatacağı mücadele daha çok zor ve engebeli olur.

Bir halkın fiziksel olarak katliamlara uğraması ve tutsak alınması elbette büyük felaketlere ve toplumsal travmalara yol açar. Ancak en büyük tehlike bir halkın zihinsel ve ruhsal olarak teslim alınmasıdır. Zihinsel teslimiyet direniş ideolojileri ve özgür yaşam felsefesi önünde aşılması en güç engeldir. Teslimiyet insanların umutlarına kendine ve çevresine olan güvenini imha eden patlamaya hazır saatli bombaya benzer. Ayrıca teslimiyet toplumsallaşmaya, dayanışmaya, fedakârlığa ve cesaretli çıkışlara karşı bencilliği ve bireysel çıkarcılığı temsil eder.

Toplumsal gerçekliğinden kopmuş her birey egemenlerin hizmetine girmiş bir köle olur. Teslimiyetçi zihniyete sahip olan kişilerden onurlu çıkışlar beklemek mümkün değildir. Çünkü her zaman güçten ve güçlüden, egemenlerden yana tavır alırlar. Haksızlıklara, adaletsizliğe karşı çıkmayı akılsızlık olarak değerlendirirler. Dolayısıyla fiziksel, ruhsal olarak teslim olan birey ve guruplar dillerini, inançlarını, tarihsel, kültürel değerlerini, etik prensiplerini, insan ve insanlığa olan saygılarını kaybettikleri için, her dönemde toplumsal gelişmeleri geriden takip ederler ve gericiliğin kaynağını oluştururlar.

Geri kalmak gericiliğin bir sonucudur. Gericilik ise, bir insanın veya toplumun zihnini, sosyal bağlarını kemirip çürüten bir virüs gibidir. Bundan dolayı Süryani halkını en çok eritip, tüketen, siyasal, ulusal, ekonomik, kültürel alanlarda yaşadığı geri kalmışlıktır. Bu geri kalmışlık Süryani halkınındüşünce dünyasını ve ulusal perspektifini isimci, mezhepçi kalıplara hapsetmekte ve gericileştirmektedir. Çağdışı anlayışlar nefret, kin ve ayrımcılığı körükleyip derinleştirirken, özgürleşmenin yollarını da kapatır.

Süryani halkının haklı davasının başarıya ulaşması için, her Süryaninin prangalarından ve tutsak olduğu gerici bağlardan kurtulup, çağdaş dünyanın prensiplerine, demokratik kültürüne ve ulusal özgürlüğün sorumluluklarına sahip olması gerekmektedir. Toplumsal gericilik ve çaresizlik kurumların gerici ideolojisine kaynaklık ettiğinde, kurumların topluma doğru bir şekilde öncülük etmeleri mümkün olamaz. Bu nedenle siyasal, toplumsal ve kültürel kurumlar bilimin ışığında demokratik prensiplere sahip olan toplumcu teorileri geliştirdikleri oranda, gericiliğin kaynağını ortadan kaldırırlar.

Bu dönemde de Süryani halkı birçok tehlike, tehdit ve felaketler ile yüz yüzedir. Asimilasyon toplumsal bir yangın olarak Süryani halkını dünyanın dört bir yanında yok etmektedir. Dolayısıyla gericiliğin sebep olduğu dağılmışlığıve felaketleri ortadan kaldırmak için çoğulcu, demokratik, özgürlükçü ve ulusal birlikçi mücadelelere büyük önem ve destek vermenin tam zamanıdır.

Ortadoğu halklarının ve farklı dini inançlara sahip olan toplulukların en büyük düşmanı gericiliktir. Gericilikle her anlamda mücadele edildiği bu dönem, duvarları yıkmanın prangaları kırmanın, felaketleri durdurmanın, düşmanlıkları ortadan kaldırmanın ve barışı gerçekleştirmenin tam zamanıdır.

TOP