SABRO

Hrant Dink 67 yaşında

19 Ocak 2007'de katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink bugün 67 yaşına girdi. Mücadele ile ilmek ilmek ördüğü Hrant'ın yaşamını derledik.

Yaşadığı süre boyunca kalemini bir kez olsun bırakmayan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink bugün 67 yaşına girdi. Din, dil, ırk fark etmeksizin tüm halklara dokunan Hrant, 67'nci yaşında özlem ile anılıyor.

Mücadele ile ilmek ilmek ördüğü Hrant'ın yaşamına dair bir derleme sunuyoruz.

Hrant Dink, 15 Eylül 1954'te, Malatya'da doğdu. Beş yaşında ailesiyle birlikte geldiği İstanbul'da, anne ve babasının ayrılmasıyla, iki erkek kardeşi ile birlikte Gedikpaşa'daki Ermeni Protestan Kilisesi'nin çocuk yuvasında yatılı olarak yaşamaya başladı. Hrant ve kardeşleri, ilköğretimini bu kiliseye bağlı İncirdibi İlkokulu'nda sürdürürken, yazları da okulun Tuzla'daki kampında yaşadılar. Hrant ortaokulu Bezciyan, liseyi de Üsküdar'daki Surp Haç Tıbrevank Yatılı Okulu'nda okudu ve Şişli Lisesi'nden mezun oldu.

Endişeler onu "Fırat" yaptı

Hrant, ilkokulda tanıştığı Silopi doğumlu, Ermeni Varto Aşireti'nden Rakel Yağbasan ile evlendi. Hrant ve Rakel'in üç çocuğu oldu. İstanbul Fen Fakültesi'nde Zooloji ve ardından da Felsefe eğitimi alan Hrant, 'biyoloji felsefesi' kürsüsü hayallerini, Türkiye'de gelişmekte olan sol siyaset içerisindeki aktif mücadelesine terk etti. Siyasi faaliyetlerinin Ermeni kimliği ile ilişkilendirilmesi ve cemaatin bundan zarar görebileceği endişesiyle, ismini mahkeme kararı ile "Fırat" olarak değiştirdi.

Üç kez gözaltına alındı ve tutuklandı

Ardından Hrant ve Rakel, içinde yetiştikleri Tuzla Çocuk Kampı'nın yönetimini kimsesi olmayan Ermeni çocuklara sahip çıkarak destek oldu. Tuzla Kampı'na "Ermeni militan yetiştirildiği" suçlaması ile devlet tarafından el konması sonrasında, Hrant siyasal görüşleri nedeniyle de üç kez gözaltına alındı ve tutuklandı.

Kardeşleriyle birlikte bir kitabevi işleten Hrant, 90'lı yıllarda Ermenice günlük Marmara gazetesinde Çutak (keman) rumuzuyla, Ermeni tarihine ilişkin Türkiye'de çıkan kitaplara yönelik eleştiri yazıları yazmaya başladı.

Kamuoyunun dikkatini çekti

Hrant'ın kurucularından olduğu, 5 Nisan 1996 tarihinde de ilk sayısı yayınlanan haftalık Agos gazetesi, İstanbul'da Türkçe-Ermenice yayımlanan ilk gazete olarak tarihe geçti. Adı iki dilde ortak olan ve "sabanın toprakta açtığı, içine tohumun konulduğu ve bereketin fışkırdığı yer" anlamına gelen Agos deyişinden alıyordu. Agos'un yayın hayatı içinde ufuk açıcı söylemleri ile giderek kamuoyunun dikkatini çeken Hrant, Yeni Yüzyıl ve BirGün gazetelerinde de köşe yazarı olarak yer aldı.

Amerika, Avustralya, Avrupa ve Ermenistan'da çok sayıda konferansa katılan Hrant, Ermeni kimliği ve Türk-Ermeni ilişkileri konusunda gerek Ermeni dünyası içinde, gerek tarihteki rolleri açısından çeşitli Batı ülkelerinde sorgulayıcı süreçlerin başlamasına vesile oldu.

Hedef gösterme

Hrant'ın hedef gösterilmesi, Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'nin Ermeni kökenli olduğuna ve Ermenistan'da akrabalarının bulunduğuna yönelik 6 Şubat 2004'te, kendi imzasıyla Agos'ta yayımlanan Sabiha Gökçen haberi ile başlamıştı. "Sabiha Hatun'un sırrı" başlığıyla verilen haberde, Antep asıllı Ermenistan vatandaşı Hripsime Sebilciyan Gazalyan, kendisinin Gökçen'in yeğeni olduğunu ve Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçe'nin aslında yetimhaneden alınmış bir Ermeni yetim olduğunu iddia ediyordu.

Tehditler artarak sürdü

Haberin hemen ardından 24 Şubat 2004'te İstanbul Valiliği'ne çağrılan Hrant tehdit edildi. "Görüşmenin" hemen ertesinde ise radikal sağ basında hedef gösterme kampanyası başladı. Valilikteki bu olaydan bir gün sonra ise 25 Şubat 2004 tarihinde Mehmet Soykan tarafından verilen şikayet dilekçesi üzerine Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant'ın başka bir yazısı için "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla TCK'nin 301. maddesinden dava açıldı. 26 Şubat 2004 günü Agos önünde toplanan bir grup ülkücü tehditlerde bulunarak ırkçı sloganlar attı. 301. maddeden açılan davaya kadar tehditler artarak sürdü.

Tüm bu mahkeme süreçleri, Hrant'ın 19 Ocak 2007'de, kurucularından biri olduğu Agos'un önünde katledilmesinin ardından da devam etti.

19 Ocak...

Hrant Dink, 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15:00 sıralarında Şişli Halaskargazi Caddesi üzerinde bulunan gazetesi Agos'un çıkışında ateşli silahla katledildi. Başına ve boynuna isabet eden üç kurşun sonucunda hayatını kaybeden Hrant'ın yakınında 4 adet boş kovan bulundu.

Hrant'ı katleden "beyaz bereli" Ogün Samast, Trabzon'a gitmek üzere geldiği Samsun otogarında yakalandı. Fail Ogün Samat, Hrant'ı katlettiğini itiraf ettikten sonra emniyette çok çok rahat bir şekilde Türk bayrağı ile poz vererek fotoğraf çektirdi.

Hrant'ın katledilmesi ülkedeki tüm halklar için bir haykırış oldu, binlerce insan katledildiği Agos'un önüne yürüdü. Yine binler, Hrant'ı son yolculuğunda da yalnız bırakmadı ve o günden beridir Ermeni, Kürt, Süryani, Laz, Çerkes, Türk, birçok halk her yıl 19 Ocak'ta Hrant'ın vurulduğu yerde bir araya gelerek "Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz", "Buradasın Ahparig" sloganlarıyla Hrant'ı anmaya devam ediyor.

Katliam sonrası Hrant hakkındaki davalar düştü fakat bu sefer de yıllarca sürecek olan davası başladı.

14 yıl sür(ün)en dava

20 Nisan 2007’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘tetikçi’ Ogün Samast, azmettiriciler Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 12’si tutuklu 18 sanık hakkında dava açıldı. Soruşturmayı dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcıları Selim Berna Altay ve Fikret Seçen yürütmüştü.

Gerekçeli karar açıklandı

Hrant Dink’in katledilmesine ilişkin 14 yıldır süren davada kamu görevlileri olarak rolleri olduğu gerekçesiyle yargılanan eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanıkla ilgili hüküm veren mahkeme, İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesince 26 Mart'ta görülen davanın 131’inci duruşmasında verilen kararın gerekçeli kararını açıkladı.

Katledildiği gün takip edildiği tespit edildi

Kararda Muharrem Demirkale'nin (İstanbul Jandarma İstihbarat Tim Komutanı) Hrant'ın ev ve işyerinde katliam öncesinde emri altındakilere keşif yaptırıldığı bilgisi yer aldı. Ali Fuat Yılmazer’in Demirkale ile irtibatlı olduğu da aktarıldı. Hrant'ın katledildiği gün takip edildiği, takibi yapan kişilerin de Demirkale'nin emir ve komutasındaki unsur elemanları olduğu tespit edildi.

Yasin Hayal'in eniştesi olan Coşkun İğci'nin 'Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından öldürüleceği, bu eyleme ilişkin silah temini için uğraştığı' bilgisini içeren istihbaratın, unsur elemanlarına verildiği, onların da bu bilgiyi sıralı amirlerine bildirdiği, ancak en üst amir tarafından bu hususu önce beklemeye alarak herhangi bir işlem yaptırmadığı da kararda yer aldı. Gerekçeli kararda yine FETÖ’nün jandarmayı cinayetle irtibatlandırılıp sorumlu gösterilmeye çalışarak itibarsızlaştırma amacı güttüğü ifade edildi.

"Trabzon'da istihbarat biliyordu"

Gerekçeli kararda ayrıca katliamın tüm tasarı sürecinin Trabzon’da gerçekleştiği ve tamamından Trabzon Emniyeti’nin istihbarat biriminin yanında Terörle Mücadele Şubesi’nin de haberdar olduğunun somut verilerle sabit olduğu aktarıldı.

"Cinayeti önleyecek delil ve raporlar gizlendi”

Kararda, “FETÖ cinayeti tasarlayıp adım adım yürürlüğe koyup gerçekleştirdi” denildi. Bunun yanında gerekçeli kararda, “FETÖ’nün yıkıcı emelleri doğrultusunda cinayetin işlenmesini sağladılar”, “Örgütsel hedefe ulaşmak için cinayeti önleyecek delil ve raporlar gizlendi” ve “Cinayet sonrası deliller karartılarak FETÖ izleri temizlendi” ifadelerine yer verildi.

Öte yandan 11 firari sanığın kaçak sayılarak mal varlıklarına el konulmasına karar verildi.

TOP