Kemal-Yancin-Makaleler
SABRO

Süryaniler ve Sayfo

Süryani halkı Mezopotamya’nın en kadim halklarından biridir. Süryaniler insanlık tarihinde çok önemli ilerlemelere imzalarını attı. İnsanlığın bilgi hazinesinin gelişmesinde, ilerlemesinde çok önemli katkıda bulundular. Hıristiyanlığın yayılmasında çok hizmet verdiler. Süryaniler, Doğu ile Batı kültür dünyası arasında bir köprü görevini yerine getirdi.

Süryani halkı, tarihinde birçok saldırıya maruz kalmıştır. Süryaniler her zaman Osmanlı devletine ve Türkiye cumhuriyetine sadık kalmıştır. Ama buna rağmen büyük felaketler yaşamışlardır.

Süryaniler hiçbir zaman Müslüman komşusuna saldırmadı, malını mülkünü çalmadı, camisini yakıp yıkmadı, Müslüman komşusunun çocuklarını kaçırıp zorla Süryani yapmadı.

Turabdin ve Mezopotamya’daki Hıristiyan–Müslüman çatışmasının özü, esas nedeni Müslümanların Süryanilerin elindeki malı mülkü, servetini çalmaktı. Din, bu hırsızlığın kılıfını oluşturuyordu.

Süryaniler, tarihte yaşadığı katliamlardan dersler çıkararak, köylerini genellikle savunmaya elverişli, yüksek ve sarp yerlere kurmuşlardı. Kilise ve manastırlarını kalın surlarla çevirmişlerdi.

Sayfo'yu planlayan ve uygulayanlar

Sayfo, 1800'lü yıllardan beri devam eden Süryani düşmanlığının en kanlı sayfası oldu. Sayfo, Osmanlı devletini yöneten İttihat ve Terakki Partisi tarafından en ince ayrıntısına kadar planlanmış, hazırlanmış bir soykırımdır.

Turabdin bölgesindeki Sayfo’yu planlayan ve uygulayanların baş sorumlusu Diyarbakır Valisi Dr. Reşit’tir. Dr. Reşit, Teşkilat-ı Mahsusa’nın 4'üncü hücresinin 1'inci üyesidir. Emirleri doğrudan İçişleri Bakanı Talat Paşa’dan alıyordu.

Dr. Reşit, 1914 yılında Diyarbakır’a vali olarak atanmasından bir ay kadar sonra Diyarbakır çarşısını yaktırdı. “El Hamsin” adı verilen ölüm mangalarını örgütledi. Bazı hocaları, Müslümanları Hıristiyanlara ve Süryanilere karşı kışkırtmak için görevlendirdi.

Sayfo nasıl gerçekleşti?

Ermenilere, Süryanilere ve diğer Hıristiyan Osmanlı vatandaşlarına karşı yapılan 1915 Soykırımında, Osmanlı İmparatorluğu’nun suç ortakları Kayzer Almanya’sı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu idi.

Almanya Federal Meclisi, 2 Haziran 2016 günü oybirliği ile “1915-1916 döneminde Ermenilere ve diğer azınlıklara dönük soykırımı hatırlama ve anma yasası” kabul etti. Bu yasada aynen şu gerçekler dünyaya ilan edildi, “Almanya Federal Meclisi, yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nda başlayan, Ermenilere ve diğer Hıristiyan azınlıklara yönelik tehcir ve katliamların kurbanlarının anısı önünde saygıyla eğilir. Parlamento, o dönemin Jöntürk yönetimi tarafından yapılan ve Osmanlı İmparatorluğu içerisindeki Ermenilerin neredeyse tamamen yok edilmesine sebebiyet veren eylemlerinin yasını tutar. Aynı dönemde keza başka Hıristiyan toplulukların mensupları, özellikle de Süryani ve Keldaniler de tehcir ve katliamlara maruz kalmıştı."

Almanya Federal Meclisi’nin kabul etmiş olduğu bu kanun çok önemlidir. Çünkü, ilk kez açıkça Ermenilerden başka Süryanilerin, Keldanilerin de soykırıma uğramış oldukları resmen kabul edilmiş oldu.

1915’te Turabdin’deki direniş yerleri

1915 Sayfo günlerinde Süryaniler Xezah'ta, Hah’ta, Basibrin’de, Deyro du Slibo’da, Mor Melke Manastırı’nda Osmanlı askerlerine ve Kürt aşiret kuvvetlerine karşı kahramanca direndi. Dolayısıyla Turabdin’deki Süryanilerin direniş merkezleri Aynwardo, Xezah, Basibrin idi. Aynwardo, Xezah, Basibrin direnişçileri Turabdin’in diğer direniş merkezlerine de yardım ediyorlardı. Süryaniler direnerek hayatta kalabildiler.

Aynwardo’da 1915 öncesinde 200 kadar Süryani aile yaşıyordu. Köyün üç mahallesi ve her mahallenin de bir lideri vardı. Bu liderler Ermenilere karşı katliamın başladığını 1915 Nisan ayında öğrendiler. Derhal bir direniş komitesi kurdular. Bu komitede şu isimler yer alıyordu: Gallo Şabo, Gello Grigo, Esmeroğlu Circo, Hanne Hobil, Habsuno Şubo ve Süleyman Hanne.

Direniş Komitesi, derhal direniş hazırlıklarına başladı. 12-70 yaş arasındaki tüm Aynwardoluları silahlandırdılar. Ezidilerle anlaşarak yeniden yapmak üzere Taka köyünü yıktılar. Aynwardo’nun güneyinde, Taka köyü tarafında, saldırının beklendiği düz arazi üzerinde 2-3 metre yüksekliğinde, bin metre kadar uzunlukta kalın bir savunma duvarı ördüler. Sokaklara barikatlar kurdular. Evlerin sokağa bakan pencerelerini taşla kapattılar. Yiyecek ve içecek depolanmaya başlandı.

Anywardo Direniş Komitesi, kendi aralarında direnişi kimin yöneteceği konusunda anlaşamadı. Bunun üzerine aslen Aynwardolu olan Mzizahlı Şemun sülalesinden Mas’ud’un lider olması konusunda anlaştılar. Mas’ud, Midyat’taki Süryani önderleri ile haberleşiyor, onların da direnişe hazırlanmalarını öneriyordu. Fakat, Midyat Süryani önderleri ortak direniş kararı alamadı, saldırıya hazırlıksız yakalandılar.

Aynwardo direniş hazırlıkları çok hızlı bir şekilde tamamlandı. Aynwardo etrafındaki iki kilometre içindeki tüm ağaçlar kesildi. Tüm su kuyularının suyu Aynwardo’ya taşındı. Bu kuyulara hayvan leşleri atılarak zehirlendi. İki kilometre içindeki tüm taşlar ezildi. Aynwardo içindeki tüm tüneller sağlamlaştırıldı.

25 kişiden oluşan fedai birlikleri oluşturuldu. Kadınlar savunma birliklerine alındı, örgütlendi. Turabdin’de fedailerden oluşan bir haberleşme ağı ve sağlık merkezi kuruldu. Hamile kadınlar için kilise içinde doğum ve bakım yeri yapıldı. Silah ustaları, köpek pisliği ile kaya paslarından barut üretmeyi başardı. Barut depolandı, bütün kurşun, bakır eşyalar toplandı, mermi döküldü. Tuz ve su depolandı, savaş şartlarına göre bir düzen kuruldu. Yemekler beraber pişiyor, beraber yeniyordu. Aynwardo içindeki tüm kedi ve köpekler öldürüldü.

Basibrin’de Sayfo öncesi 200 kadar aile yaşıyordu. Basibrin’deki direniş hazırlıklarını Haydo sülalesinden Melke Hanne Haydo yönetiyordu. 40 kişilik direniş yönetimi kurulmuştu. Basibrin’e yakın çevredeki 18 köyden Süryaniler toplanmıştı. Basibrin’e saldırılar 1915 Mayıs ayında başladı. Saldırı öncesi Basibrin’e bin 200 - bin 300 Süryani ailesi toplanmıştı. Her gün 40 kadın ekmek pişiriyordu. Her şey eşit olarak tüketiliyordu.

Basibrin’de toplanan Süryaniler, Melke Hanne Haydo liderliğinde direndiler ve Sayfo sırasında Basibrin’e yapılan saldırıları püskürttüler. Sayfo'dan sonra 1917 yılında direniş lideri Melke Hanne Haydo öldürüldü, Basibrin yağmalandı, Süryaniler katledildi. Kadın ve kızlar esir alınarak, "paylaşıldı". Kürtler Basibrin’i 7 yıl işgal etmişlerdi.

2 Temmuz 1915 günü Midyat Kaymakamı Hacı Beşir, Salhe Köyü (Barıştepe) muhtarı Hısso Ağa’ya tüm Hıristiyanları öldürmeleri için Kürt aşiretlerinin hazır olmalarını bildirmişti. 3 Temmuz 1915, Cumartesi günü, askerler ve aşiretler Salhe Köyü’nü bastılar. Köydeki Süryaniler kendilerini savunmaya çalıştılarsa da karşılarındaki üstün kuvvetler karşısında yenildiler. Yenenler, köydeki Süryanilerin tümünü katletti. O gün köy dışında bulunan dört kişi canlarını kurtarabilmiş, Midyat’a gizlice gelerek Süryani ileri gelenlerine durumu bildirmişlerdi.

Aynwardo’ya saldırı 13 Temmuz 1915 günü başladı. Yaklaşık 11 bin kadar Osmanlı askeri Mor Hadbşabo Kilisesi önlerine saldırı düzeninde yerleşmişti. 13 bin kadar Kürt aşiret kuvvetleri, başlarında ağaları ile birlikte Aynwardo’ya geldi. Toplam 24 bin asker ve Kürt aşiret kuvvetleri Aynwardo’yu kuşattı. 24 bin kişi 13 Temmuz 1915 tarihi, akşam saatlerinde Aynwardo’ya saldırdı. Süryaniler, topyekün direnişe geçti.

Saldırıdan 3-4 gün sonra Ramazan ayı başladı. Saldırganlar ağızlarının orucuyla Süryanileri öldürmeye çalışıyordu. Hava çok sıcaktı. Müslümanlar oruç ağızla sıcakta iyi savaşamıyordu. Süryaniler de sıcakta iyi savaşamıyordu. Kürt ağları ile Mas’ud, savaşın akşam saatlerinde yapılması konusunda anlaştılar.

Taka köyü tarafında, duvarın 100 metre ilerisinde bir hendek kazılmıştı. Her iki taraf, ölülerini bu hendekte değiştiriyordu. Ölen Kürtleri, Süryani kadınları katır sırtında götürüp teslim ediyor, Süryanilerin ölülerini alıp geliyorlardı. Süryani kadınları en zor görevlerden birini üstlenmişlerdi. Kimisi yakınının, kimisi kocasının, kimisi kardeşinin cesedini saldırganların elinden alıp geliyordu.

Saldırılar, Ramazanın bitiminden sonra daha da şiddetlendi. Süryaniler, kendilerinden çok daha güçlü saldırganlara karşı kahramanca direniyordu. Ağustos sonlarına doğru, direnişin 40 gününden itibaren tuz stokları bitmeye başladı. İnsanlar tuzsuzluktan mağara duvarlarını yalıyordu. Tuz hayat demekti. Tuz bitti! Su stokları azaldı. İnsanları bit sardı, salgın hastalıklar başladı. Direniş Komitesi, barış için harekete geçti.

Mhelmi Şeyhi Şeyh Fathalla’dan barış için aracı olması rica edildi. Şeyh Fathalla, Süryanilerin güvendiği tek Müslüman din adamıydı. Şeyh Fathalla, 13 Eylül 1915 günü Süryaniler ile Müslümanlar arasında barış anlaşmasını gerçekleştirdi. 63 gün süren Aynwardo direnişi zaferle sonuçlanmış, 6 bin kadar Süryani ölümden kurtulmuştu.

Şeyh Fathalla, Turabdin’in diğer yerlerinde devam eden direnişleri de barış anlaşmasıyla sonuçlandırdı. Fakat saldırgan Kürt aşiretleri Aynwardo anlaşmasına uymadı. Kurtulan Süryanileri yolda, beldede, tarlada, bahçede pusu kurarak öldürmeye devam etti. Direnişten sonra öldürülen Süryanilerin sayısı, direniş sırasında öldürülenlerden daha çok oldu.

Elbette Müslümanların, Kürtlerin, Türklerin içinde dürüst, vicdanlı, erdemli insanlar da vardı. Bu insanları saygıyla anıyorum. Özellikle Aynwardo Barış Anlaşmasını gerçekleştiren ve böylece 6 bin kadar Süryani’nin hayatını kurtarmaya yardım etmiş olan Mhelmi Şeyhi Sayın Şeyh Fathalla’yı saygıyla anıyorum.

Söndürülen ocaklar ve öldürülen Süryaniler

Süryani Heyeti’nin Paris Barış Konferansı’na sunduğu rapora göre, 1914 - 1919 yılları arasındaki savaşta katledilen Süryani-Keldani- Nasturi nüfusu yaklaşık olarak şöyle idi:

  • İran’da 40 bin
  • Van Vilâyeti 80 bin
  • Diyarbakır Vilâyeti 63 bin
  • Mamuret-ul Aziz Vilâyeti 15 bin
  • Bitlis Vilâyeti 38 bin
  • Adana Vilâyeti, Deyr Zor ve muhtelif 5 bin
  • Urfa Sancağı 9 bin
  • Toplam 250 bin

Birinci Dünya Savaşı öncesi Osmanlı Türkiye'si ve İran’daki Nasturi - Keldani toplam nüfusu 563 bin olarak hesaplanmıştı. Dolayısıyla 1914 - 1919 arasındaki savaş döneminde toplam Nasturi - Keldani nüfusunun %45’i yok edilmiştir.

Sonradan patrik olan Metropolit Afram Barsavm, 1919 yılında İngiltere Başbakanı’na yazdığı protesto dilekçesinde, Turabdin bölgesinde 1914 - 1918 yılları arasında yapılmış katliamları, yıkılan kilise ve manastır sayıları ile katledilen ruhani sayılarını şöyle belirtmişti: "Saldırıya maruz kalan Süryani köy sayısı 346, yok edilen aile sayısı 13 bin 350, katledilen Süryani sayısı 90 bin 313, yıkılan kilise ve manastır sayısı 156, katledilen ruhani sayısı 154."

Toprak damar damar, insan çeşit çeşittir!

Sayfo sırasında ölüme gidenlere yardımcı olmuş Osmanlı yöneticileri de vardı. Süryanilere ve Ermeniler yardım eden, katliamı önlemeye çalışan Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi, Beşiri Kaymakamı Vekili Sabit, Basra Valisi Ferit, Müntefek Mutasarrıfı Bedii Nuri, Diyarbakırlı gazeteci İsmail Mestan, Diyarbakır Valisi Dr. Reşit tarafından öldürüldü.

Kütahya Mutasarrıfı Ali Faik Ozansoy, Ermenilerin katliamına karşı çıktı, görevden alındı. Ankara Valisi Hasan Mazhar Bey de katliama karşı çıktığı için görevden alındı. Malatya Belediye Başkanı Mustafa Ağa Azizoğlu, soykırıma giden Ermenileri evinde sakladığı için İttihat ve Terakki üyesi olan öz oğlu tarafından “gavurları koruduğu” için öldürüldü. Kastamonu Valisi Reşit Bey, Yozgat Mutasarrıfı Cemal Bey, Erzurum Valisi Tahsin Bey İttihat ve Terakkinin emirlerine uymadıkları için görevlerinden azledildi.

Çelebi Ağa hapisten çıktıktan sonra kendi himayesindeki Süryanilere sahip çıkmış, yardımcı olmuştur. Çelebi Ağa’ya şükranlarımı sunuyor ve saygıyla anıyorum. Savurlu Vehbi Efendi, 80 Süryani çocuğunu kurtarmıştır, onu da saygı ile anıyorum. Reşkotan aşireti Ermenileri ve bazı Süryanileri korumuş, ölümden kurtarmıştır. Reşkotan aşireti reisi Mihemede Miste bulunuyordu. Reşkotan aşiretine ve Mihemede Miste’ye saygılarımı sunuyorum.

Geçmiş bugünün önsözüdür!

İnsanlığa karşı işlenmiş suçların zaman aşımı yoktur. İnsanlık, kendisine karşı işlenmiş suçların hesabını er veya geç bir gün sorar. İnsanlık suçlarını işlemiş olanlar, bu suçları kabul edip, hesabını verirse insanlık karşısında şeref ve saygınlıkları artar.

İnsanlığın yüz karası bu büyük felâaete neden olanlara, ocakların söndürülmesini, soyların kurutulmasını planlayıp uygulayanlara lanet olsun!

Sevgiyi, dostluğu ve barış kültürünü canlandırmak, büyük acımızı unutmamak ve bir daha böyle acıları yaşamamak için yüreğimi ve kitaplarımı sizlere sunuyorum.

Bu dünya, bu Turabdin, bu Türkiye Süryanilerle birlikte daha güzel ve anlamlıdır!

İyi ki varsınız!

TOP