SABRO

Global krizin sebepleri

Günümüzde dünya genelinde ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar alanında derin bir kriz yaşanmaktadır. İnsanlık, tarih boyunca birçok kriz ile karşılaşmış ve ağır bedeller sonucunda, belli bir refah düzeyine kavuşmuştur. Ancak bütün ekonomik krizlerin, kıtlığın ve yoksulluğun sebebi olan savaşlar devam ettiği için, refah ve barış dönemleri de hep kısa olmuştur.

Egemen güçler kendi çıkarlarını, zenginlik kaynaklarını ele geçirmede, halkları sömürmede ve bu amaçla şiddeti körükleyerek, insanları birbirlerine düşmanlaştırılıp, kırdırılmakta görmüşlerdir. Yoksulluk, açlık bir kader değil, egemen güçlerin siyasi bir tercihi ve toplumu dizayn etme projesidir. Dolaysıyla çıkan çatışmalar, savaşlar ve insanların yaşadığı yoksulluk dünyayı, devletleri yöneten diktatörlerden oligarşik, teokratik yönetimlerden bağımsız değildir.

Geçmişin ilkel anlayışları ve sömürü yöntemleri, günümüzde de değişik biçimlerde uygulanmakta ve toplumsal trajedilere yol açmaktadır. Beslenme ürünlerini, değişik gıda çeşitlerini üreten coğrafik bölgeler, kaynaklar kurutulmakta ve tahrip edilmektedir. Örneğin Asya kıtasının batı bölgeleri, yani Ortadoğu dünya gıda ambarlarından birisi olmasına rağmen, ağır bir yoksulluk krizini bütün boyutlarıyla yaşamaktadır.

Bu coğrafyada yaşayan toplumlar ve halklar kendi ana yurtlarından kaçmak için büyük bir arayış içine girmeleri, trajedinin gerçek boyutlarını ortaya koymaktadır. Gidecekleri yerlere de karşılaşacakları sorunları ve felaketleri hiç düşünmeden yollara çıkarak, her gün Birleşmiş Milletlerin ölüm listelerini ve istatistik bilgileri acıklı öykülerle çoğaltmaktadır. Dolayısıyla göç ve göçmenlik toplumsal krizin kaynağını tahrip eden savaş politikaları sona ermeden, barışın ve demokratik bir düzenin sağlanması da mümkün değildir.

Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasının komşusu olan birçok bölge, büyük zenginlikleri barındırmaktadırlar. Yer altı ve yer üstü enerji kaynaklarının yanında, bereketli topraklar bilimsel metotlarla işletilip değerlendirildiğinde, Ortadoğu’da ve dünyada yaşanan bu krizin meydana gelmesi mümkün değildir.

Bilindiği gibi insanları, toplumları katletmekle yetinmeyen zihniyet kültürel değerleri de, topraklardaki beslenme gücünü de öldürüp yok etmektedir. Dağlara, ovalara, yaylalara onlarca yıldan beri her gün bombalar, kimyasal silahlar yağdırılmakta ormanlar, ekinler, bahçeler, yakılıp tahrip edilmektedir.

Toprağı çoraklaştıran, dağları ağaçsızlaştıran, vatanları da insansızlaştırmayı hedefleyen çok zalim ve vicdansız ahlak ölçülerini tanımayan gaddar yönetimler, insanlığa karşı dünya kamuoyunun gözleri önünde suç işlemeye devam etmelerinin nedeni, bütün egemenlerin ortak olmasından dolayıdır. Dünyayı paylaşan bu güçler gıdaların insanlara ulaşmasını, askeri saldırılarla çıkardıkları kanunlarla veya fahiş fiyatlarla engellemektedirler.

Ortadoğu’da çok çeşitli ambargo taktikleri ve politikaları uygulanmaktadır. Global ambargoların yanında, devletlerin içinde de farklı ambargo biçimleri ile insanlar cezalandırılmaktadır. Komşu devletler birbirlerinin sınırlarını kapatarak, barajlarla sularını keserek, ticareti yaşam maddelerini paylaşmayı yasaklayarak, insanlık dışı cezalandırma yasaları uygulanmaktadır.

Suriye kirli ve ağır bir iç savaş sürecini 12 yıldan beri yaşamaktadır. Halklar dayanılmaz bir yoksulluğun pençesinde kıvranmaktadırlar. Yüzbinlerce ölü, milyonlarca göçmen ve yıkılan yerleşim birimleri nedeniyle evsiz, barksız kalıp kamplara sığınan yüzbinlerin yaşadığı sorunların yanında, geçim zorluğu da bütün toplumu bir felaketin ve çıkmazın eşiğine getirmiştir. Benzer bir durum Lübnan, Irak ve İran’da da yaşanmaktadır. Türkiye bu sürece katılmak üzere ekonomik bir krizin girdabına hızlı bir şekilde girmeye başlamıştır.

Ortaya çıkan bu tablo toplumun her kesimini yakından etkilemekte, özellikle gençleri umutsuzluğa, çaresizliğe ve göçmenliğe sürüklemektedir. Çünkü uzun yıllardan beri Ortadoğu’da rejimler demokratik değerlere bağlılık temelinde değişmektedirler. Tarikatlar, cihadistler, faşistler, ırkçılar, rantçılar mafyacılar ve diktatörler insanların beynini, ruhunu, özgürlüğünü ve insani değerlerini esir almışlardır.

Hırsızlık, yolsuzluk ve talan egemenlerin temel rant aracı olduğu için, bu sistemi değiştirmelerini akılların ucundan bile geçirmiyorlar. Adalet, özgürlük ve hak isteyenleri de baş düşman ilan ederek, onları en ağır bir şekilde ölüm, işkence ve diğer baskı yöntemleriyle cezalandırmayı esas almaktadırlar. Dolayısıyla Ortadoğu’daki kriz bütün dünyanın ekonomik, sosyal ve siyasal krizi haline gelmiştir.

Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasında devam eden ve küresel güç gösterisine dönüşen savaşta, bu krizi körüklemekte ve derinleştirmektedir. Karadeniz üzerinden dünyaya açılan gıda, tahıl koridorunun tehlike altında olması ve zaman zaman kapatılması, başta Afrika’yı ve bütün dünyayı etkilemeye devam etmektedir. Ekonomik ve insani krizlere yola açan otorite diktatörlerin kariyer, çıkar ve nefret savaşlarıdır.

Farklı kimliklere, kültürel zenginliklere, halklara düşmanlık yapan zihniyet sahipleri hükümetler ve ırkçı yapılardır. Dolayısıyla her toplum ve halk kendi özgürlüğü için ana vatanını, kaynaklarını egemenlerin işgalinden kurtarması için ve yeni bir yaşamın prensiplerini, dayanışmasını geliştirilmesi amacıyla, ortak projeler etrafında bir araya gelmenin yollarını araması, hayati bir ihtiyaç haline gelmiştir. Çünkü kendi varlığına ve kaynaklarına sahip çıkmayan bir toplum köleleşmeye hep mahkum olacaktır.

TOP