SABRO

Süryaniler ve kozmopolit yapı

Kozmopolit düşünce antik Yunan filozoflarına kadar dayanmaktadır. Büyük bir ihtimalle bu felsefik görüş başka toplumlarda da tartışma konusu olmuştur. Çünkü dünyamızda farklı anlayışlar ve birbirine benzeyen düşünceler aynı dönemlerde birçok yerde birbirinden bağımsız olsalar da, boy göstermişlerdir.

Geçmişteki toplumsal gelişmeler, ekonomik koşullar, siyasi ve askeri rekabetler beraberinde yeni düşünce ve arayışları getirdiği için, insanlar kendi kaderlerine ve hayatlarına çare bulmak için kurtuluşun nasıl olacağı konusunda kafa yorarak, belalardan ve tehlikelerden kurtulmayı amaçlamışlardır.

Mitolojide hikayeler insanın kendi kurtuluş arayışını anlatmaktadır. Dinler ve farklı ideolojiler de aynı istikameti göstermektedir. Kozmopolit durum bu arayışlardan birisidir. Kendi kültürel ve etnik kökenlerinden koparak evrenselliği,yani dünya vatandaşlığını savunmaktadır. Kozmopolit düşünce ahlaki ölçüleriyle tek bir toplum olmayı, yani evrenselliği savunduğu için bu fikre inanan insanlar kendi uluslarından, yerel kimliklerinden koparak dünya vatandaşı olmayı kurtuluş olarak görmektedirler.

Bu anlayışa kaynaklık eden birçok olay ve gelişmeler sözkonusudur. Bunların başında savaşlar, ekonomik krizler, doğal felaketler ve göçler gelmektedir. Yaşanan kitlesel göçlerle birlikte demografik değişimler meydana geldiği için, farklı kültürlere ait topluluklar, zorunlu bir şekilde birbirlerine karışmaktadırlar. Bu karışıklık kozmopolit olma düşüncesini güçlendirip geliştirirken, diğer yandan yerelliği, otantik kültürleri ve toplulukların orjinini zayıflatmaktadır. 

Süryani halkı yaşadığı koşullar nedeniyle, kozmopolit bir hayata sürüklenmiştir. Geçmişten günümüze, tarih boyunca Ortadoğu ve Mezopotamya’da meydana gelen savaşlar, çatışmalar kitlesel göçleri tetiklediği için, Süryani halkının bütün kesimleri de kendi otoritesini ve yönetim iradesini kaybettiğinden dolayı, kurtuluşunu diasporada ve dünyanın başka yerlerinde aramıştır.

Devam eden çatışmalar ve ortaya çıkan çetin koşullara ekonomik krizler de eklenince, kendi ülkesinde ve milli değerlerine bağlı temelde yaşamakta güçleşmiştir. Dolayısıyla Süryani halkında da kozmopolit bir anlayış ve dayanak olabilecek bir manevi duygu gelişmiştir. Bu manevi kaynak da daha çok dinsel temellerde ortaya çıkmıştır.

Dinsel alanda, kendini aynı dinden olan Hristiyan toplumlara daha yakın görerek, farklı bir kozmopolit yaşam biçimine entegre olmaya çalışmıştır. İnsan olma özelliklerinden kaynaklanan gerekçelerden daha çok, aynı dini inançtan olma güven duygusuyla Avrupada, batıda yaşamayı özümsemiştir. Süryani halkının bu durumu ne enternasyonalist dayanışmayı ifade eder, ne de global, kozmopolit yani dünya vatandaşı olma durumunu ifade eder. 

Süryani halkının içinde yaşadığı şartlar kendine özgü olduğu için, aynı inançta olduğu toplumlar içerisinde asimile olma konusunda da, belli bir direnişi ve farklı bir duruşu sergilemektedir. Dolayısıyla kendi ana vatanına dönme konusunda önemli bazı özelliklerini ve dinamiklerini uzun yıllar içerisinde korumaya devam etmiştir. Süryani halkının diasporadaki kimliğini, kültürünü egemen kültürün baskılarına rağmen koruması, gelecekte ana vatanına dönüşün kapılarınıda açık tutmanın bir umududur.

Bazı toplumlarda ortaya çıkan çaresizlik, o toplumun bireylerini daha hızlı kozmopolit düşüncelere ve kendi özgürlüklerini elde etme arayışlarına, kendi gerçekliklerinin zorluklarından ve tehlikelerinden kurtulmaya sevk eder. Kozmopolit yapıyı benimseyenler, çoğunlukla bilinçli bir şekilde hareket eden insanlardan oluşur.

Süryani halkı bu global tehlikenin felsefik boyutlarından ve tartışmalarından uzak olduğu için, kozmopolit anlayışın prensiplerini savunmamaktadır. Dolayısıyla Süryani halkı dağınık ve sürekli göç etme durumu nedeniyle, objektif olarak kozmopolit bir durumu yaşasa da, subjektif olarak bu felsefik akımın savunucusu değildir. 

Süryani halkının kurtuluşu bir halk olarak kozmopolitizmde değildir. Bütün dünya halkları ve insanları kapitalizmin kozmopolit sömürüsü altında yaşamaya devam ettikleri için, bu durumdan sadece egemen güçler ve büyük sermaye sahipleri faydalanmaktadırlar. Bireyleri, emekçileri kendi uluslarından, kültürlerinden kopararak dünyanın herhangi bir köşesinde kurdukları ekonomik rant merkezlerinde sömürmektedirler.

Süryaniler de bu çarkın içerisinde çok farklı hizmet sisteminde görevlendirilmişlerdir.  Süryanilerin bu çarkın içindeki konumu zorunluluktan ve mecburiyettendir. Son yıllarda Ortadoğu'daki savaşlar ve ekonomik krizler, demografik değişimi hızlandırdığı gibi, dünyadaki nüfus yapısını da, farklı inanç ve renkteki insanları da birbirine karıştırmıştır.

Ortadoğudan, artık sadece Süryaniler değil, Kürtler, Araplar, Persler, Türkler, diğer etnik ve dinsel gruplar da kitleler halinde göç etmektedir. Yeni savaşlar, yeni göçler, Ortadoğu ve Mezopotamya coğrafyasında önemli boşluklara yol açmaktadır. Dolayısıyla Süryani halkının kendi kimliğini diasporada koruması, ülkeye dönmesi için büyük bir potansiyeli ve güçlü dinamikleri ifade etmektedir.

Süryani halkının ulusal, toplumsal değerlerine bağlılığı kozmopolit yozlaşmaya karşı bir panzehirdir. Süryani halkının gerçek kurtuluşu ulusal bilinç ve yurtseverlik duygularıyla örgütlenmesinden geçmektedir. 

TOP