SABRO

Demokrasinin Başkentinde Yaşananlar

Fransa bütün dünyada demokrasinin başkentlerinden, ülkelerinden biri olarak bilinir. Fransız ihtilali ile bütün dünyaya örnek olmuş, demokrasi, insan hakları, hak, hukuk, adalet ve dini özgürlüklerin en iyi şekilde vücut bulduğu bir ülke. Bütün dünya bu ihtilali örnek almış ve ülkelerinin de Fransız demokrasisine ulaşması için büyük çabalar göstermişlerdir. Demokrasi ve bağımsızlık için birçok eylem, ayaklanma Fransız ihtilalini örnek alarak başlamıştır.

Ortadoğu’daki köhne zihniyet maalesef buna ayak uyduramamıştır. Özellikle 19. yy sonlarında Afrika ve doğu ülkelerinden ekonomik, siyasal ve dinsel amaçla başlayan göçler yüzünü ve yönünü batıya doğru çevirmiştir. Batı da gerek iş istihdamı ve gerekse insani değerlerler nedeniyle göç edenlere kapılarını açtı. Bu arada binlerce hatta milyonlarca insan kendi ülkelerinde yaşadıkları savaş, sefalet, açlık ve baskıdan kurtulmak için memleketlerini terk etti.

Bu göçmenler yeni gittikleri ülkelerde rüyalarında göremeyecekleri güzel imkânlarla karşılaştılar. Sıcak, serin yataklar, klimalı odalar, insanca yaşam, sağlık sigortası, göçmenlik parası, her çocuk için maaş, ücretsiz ev, elektrik, doğalgaz, güzel maaşla iş, doya doya ve özgürce inançlarını ifade etme hatta ayda bir banyo yapamayanlar batıda sıcak suyla karşılaştılar, …

Bütün bunlar onları doyurmadı. Çünkü fıtratlarında dini yaymak vardı. Onlara göre herkes Müslüman olmalıydı. Zaten kâfirlerin ülkesinde yaşamak doğruydu, parasını yemek de doğruydu ama Müslüman da yapsalar fena mı olurdu?

Mantığını, fikrini, dinini yaymak, örgütlenmek, geliştirmek, güçlenmek için derneklere ihtiyaçları vardı. Dernekleştiler, siyasete girdiler. Önce mescitler yaptılar, sonra camiler. Daha sonra camilere minareler. Bu dernekler adıyla dindaşlarına, yaşadıkları Avrupa’dan milyonlarca dolar, Euro toplamaya başladılar. Fanatik ve radikalleşmeyi uygun buldular.

Topladıkları paraları dindaşlarına gönderiyorlardı. Öyle kapı kapı artık dolaşmıyorlardı. Bir hesap numarası yeterliydi. Televizyonlardan canlı yayınlarla toplanan paralarla duygu sömürüsünü daha da ileri götürdüler. Kısaca demokrasi ortamı fanatiklerin şeytanca fikirlerinin uygulanması için en ideal ortamlardı. Aslında Fransa’da yaşananlar sadece buz dağının küçük bir kısmı.

Müslümanlığı ancak Müslüman ülkelerinde yaşayan diğer farklı inançlardaki insanlar iyi tanır. Bunların dışında kimse bu inancı kolay kolay tanımaz. Çünkü temel yapısı kendisi gibi düşünmeyeni kendisine çevirmek, dönüştürmektir. Ha bu ya güzellikle olur, ya da zorla. Aslında bütün dünyada yaşanan budur. Bunun birçok örneğine rastlamak mümkün.

Doğudaki Müslüman ülkelerde artık Hristiyanların sayısı parmakla sayılacak kadardır. Hristiyanların çoğunlukta olduğu şehirlerde artık Hristiyan bile yoktur. Kiliseler birer birer camiye çevrilmektedir. Birçok kilise yıkılmış, harabe halinde ya da ahır olarak kullanılmaktadır. Birçok kilisede uygunsuz dizi çekilmekte, film çevrilmekte ve konserler verilmektedir.

Bütün bunlara rağmen kutsallarımıza saldırı yapılıyor diye kimse kimseyi boğazlamamaktadır. Kimse kimseyi öldürmemektedir. Kimse kimseyi hedef gösterip yargılamamaktadır. Ama nedense tersi duruma bakıldığında durum hiçte iç açıcı değildir. Maalesef bazı ülkeler politikalarını şiddet üzerine kurmuşlardır. Yaptıkları konuşmalar, tehditler ve hakaretler fanatizme destek niteliğindedir.

Bugün İnek Hindularda kutsal sayılırken başka halklar inek kesip etini yemektedir. O halde Hinduların buna karşılık insan mı öldürmesi gerekiyor. Bunun gibi onlarca örnek verilebilir. Japonların başka Çinlilerin başka İsraillilerin başka, başka kutsalları vardır. Başkaları bunların kutsallarıyla tahmin edilmeyecek kadar hakaret etmekte, hor görmekte ve aşağılamakta ama kimse buna karşılık şiddet uygulamamaktadır.

Sonuç olarak; bugünlerde Fransa’da yaşananlar sadece birkaç örnektir. Bunlar iyi günler diye düşünüyorum. Bu tür eylemler cinayetler bütün Avrupa’ya yayılacaktır. Medeniyetin beşiği olarak kabul edilen batı ülkeleri bunu iyice gözden geçirmeli, bir an önce kısıtlamalar getirmeli. Radikal ve fanatikler tespit edilmeli geldikleri gibi geri gönderilmeli. Batı koyun olmaktan vazgeçmeli karşısında şeytani düşüncelerle donatılmış milyonlarca insanın olduğu unutmamalı.

Hiçbir inanç diğer inancı hor görmemeli, hakaret etmemelidir. Ancak bütün bunlar yaşansa da kanuni ve hukuki zeminde hesap sorulmalıdır. Hiç kimse düşüncesi ve fikrinden dolayı ölümle cezalandırılmamalıdır. Dini merkezler ve ibadethaneler sürekli barışçı ve birleştirici mesajlar vermelidirler.

Bütün dünya ülkeleri ve liderler radikalizme karşı birleşmelidirler. Demokrasi, özgürlük ve yaşam herkesin hakkıdır. Bugün Fransa’da yaşananlar yarın başka ülkelerde yaşanmasın.

TOP