SABRO

Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala neden esir tutuluyor

Türkiye Cumhuriyeti’nin yanlış kuruluş felsefesini değiştirmeye çalışmak, ulusalcılar ve Türk İslam sentezini savunanlar için büyük bir suçtur. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala, işte bu tabu sayılan sistemin çarkını tersine çevirmeye çalıştıkları için suçlu ilan edildiler. Mevcut sistem tekçi vd. farklılıkları inkar etmekte ve yok etmeye çalışmaktadır. Statükonun tersi olan çoğulculuğu çok dilliliği, çok dinliliği insan haklarını, demokrasiyi, özgürlükleri ve onurlu bir yaşamı savunan yeni ve demokratik çizgi ağır suç sayılmaktadır.

İnsanlık tarihi boyunca bu iki çizginin mücadelesi Ortadoğu ve Türkiye içinde çok eskidir. Soykırımlar, katliamlar, şiddet ve her türlü zulüm, özgürlük talep edenlere karşı uygulanmıştır. Bu inkarcı siyasetten dolayı Türkiye’de halkların kimlik ve demokrasi mücadelesi, her zaman kanla bastırılmaya çalışılmıştır. Kendi kimliklerini dile getirenler hain, bölücü ve terörist ilan edilmişlerdir. Demirtaş ile Kavala’nın başına gelen olay, bu tarihsel gerçekliğin somut ifadesi ve çağdışı hukuksuzluğudur. Ancak bu iki yürekli insanın çıkışı AKP-MHP iktidarını sarstığı gibi,halklara umut vermiştir. Selahattin Demirtaş halkların çıkarını esas alan siyasi çizgiyi güçlü bir şekilde temsil ederken ve bunu pratikte uygularken, ayrıca bütün kimlikleri etkili platformlara taşımıştır.

Osman Kavala da sivil toplumu güçlendirecek projeler geliştirip ve toplumsal farklılıkları gözler önüne sergilemiştir. Birisi hükümetin iddasına göre sistemi devirmeyi hedefleyen Gezi’nin finansörü olarak suçlanmıştır. Diğeri Kobane için yapılan gösterilerin ve 6-7-8 Ekim olaylarının sorumlusu olarak, yargısız bir şekilde infaz edilmiştir. Böylece uygun ortam iktidar açısından oluştuktan sonra, her iki öncü insan cezaevine konuldu. Bu tutuklamalar kuşkusuz siyasidir imha, inkar ve tekçiliğin bir gereği olarak gerçekleştirilmiştir.

selahattin-demirtaş

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararının uygulanmamasının da temel nedeni TC’nin kuruluş stratejisinde yatmaktadır. Bu stratejiye göre farklı kimlikler ve tarihsel kültürel yapılar asimile edilerek, yok edilmeleri hedeflenmiştir. Türkiye’de farklı kimlikleri gündeme getiren onları savunan kim ve niyeti ne olursa olsun suçlu sayılmış ve hatta hain ilan edilmiştir. Dolayısıyla bu kişilere en ağır ve linç etme cezaları meşrulaştırılmıştır. Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala birer siyasi esirdirler. Bunları vd. tutsakları yavaş yavaş siyasi olarak imha etmeyi planlanmıştır. Ancak devran dönüyor kamuoyu sesini yükseltiyor. Uluslararası birçok kurum-kuruluş temsilcisi harekete geçmiş bulunmaktadır. Ayrıca rejim var olan sorunları çözmemesi yüzünden çöküyor ve mevcut iktidar tabanını kaybediyor.

Hükümet Demirtaş ve Kavala’dan intikam alma amacıyla yaklaştığı için yasalar, adalet ve insan hakları ayaklar altına alınmaktadır. Demokrasinin kırıntıları tek adam sistemiyle çoktan rafa kaldırılmıştır. Bir zamanlar Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a danışmanlık yapan eski başbakan Ahmet Davutoğlu, Salahattin Demirtaş’ı dinlemediğinden dolayı, AKP’deki bütün makamlarını ve kürsüsünü kaybederek, basit bir mühalif ve günahkar bir konuma düşmüştür. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan eğer Demirtaş’ın seni başkan yaptırmayacağız çağrısına kulak verseydi, oda bugün yaşadığı prestij kaybını ve uluslararası düzeyde yalnızlaşmayı yaşamazdı. Çünkü başkanlık ve tek otorite olma hevesi, onu tarihin en tartışmalı kişileri arasına sokmuştur. Türkiyede Erdoğan iktidarı ile birlikte rejim tarihi boyunca yaptığı bütün haksızlıklarla birlikte tartışılmaya açılmıştır. Halklar tekrar asimilasyona imha ve inkar siyasetine karşı dirilerek hak ve hukuklarını aramaktadırlar. Bu arayış Türkiye toplumunu demokratikleştirecektir.

TOP